Euro Bölgesi krizinin etkisi zayıflayacak
Euro Bölgesi’nde 2012’nin ilk çeyreğinde ılımlı bir resesyon, ABD’de güçsüz bir büyüme beklenirken, hızlı büyüyen pazarların bu yıl toplu olarak yüzde 5,3 seviyesinde bir büyüme hızını yakalayacağı öngörülüyor
Ernst & Young tarafından yayınlanan 3 aylık ‘Hızlı Büyüyen Pazar Tahminleri' (RGMF) raporuna göre; Euro Bölgesi'nde 2012'nin ilk çeyreğinde ılımlı bir resesyon, ABD'de güçsüz bir büyüme beklenirken, hızlı büyüyen pazarların bu yıl toplu olarak yüzde 5,3 seviyesinde bir büyüme hızını yakalayacağı öngörülüyor. Raporda, Avrupa'daki zayıf talebin, piyasalardaki dalgalanmalar ve nakit kredi sorunları hızlı büyüyen pazarları sıkıştırmaya başlamakla birlikte, bu faktörlerin güçlü ekonomik performans trendinin yönünü değiştirmeyeceği de belirtiliyor.
Hızlı büyüyen pazarlar yatırımcılar için hâlâ cazip bir destinasyon olmakla birlikte, Euro Bölgesi kaynaklı talebin gerilemesi, finans piyasalarındaki çalkantılar ve kurumsal güvenin zayıflaması nedeniyle son birkaç aydır bu ülkeler zorlanmaya başladılar. Bu gelişmeler ışığında, Ekim ayında 2012 için yapılan büyüme tahmini de aşağı yönlü olarak revize edildi. Bununla birlikte, bu ülkelerin önümüzdeki 3 yıl boyunca dünya ekonomisindeki büyümenin yaklaşık yarısını temsil etmeye devam edeceği öngörülüyor.
Ernst & Young Kıdemli Ekonomi Danışmanı Rain Newton-Smith rapor sonuçlarına ilişkin şunları söylüyor: “Euro Bölgesi'ndeki borç krizi kısa dönemde hızlı büyüyen ekonomileri ciddi boyutlarda etkileyebilecektir. Ancak bu ülkeler geçmişe kıyasla çok daha fazla direnç kazandılar. Birçoğunda kamu borcu düşük seviyelerde, makroekonomi daha iyi yönetilmekte ve sonuçta büyümedeki yavaşlamayı telafi etmek için kamu harcaması veya para politikası araçlarını devreye alabilecek güçlü bir konumdadırlar.”
Ernst & Young Gelişmekte Olan Piyasalar Merkezi Eşbaşkanı Alexis Karklins-Marchay ise; “Hızlı büyüyen pazarlara ilişkin Ekim ayında yapılan büyüme tahmininin biraz düşürülmesine rağmen, dünya ekonomisi hiç de umutsuz bir resim çizmemektedir. Özellikle ABD'den en son gelen pozitif göstergeler ışığında genel görünümde somut ilerlemeler kaydedildiğini ve güncel durumun fırsat yakalamaya hazır olan işletmelere cazip bir ortam sunduğunu söyleyebiliriz.” diyor.
Hızlı büyüyen ülkelerin orta vadeli görünümü pozitif
İşgücünün genişlemesi, verimlilik artışları ve temel göstergelerdeki iyileşmeler sayesinde hızlı büyüyen ülkelerdeki güçlü büyüme devam edecek. Ernst & Young'ın tahminlerine göre Asya'daki hızlı büyüyen ülkeler önümüzdeki 10 yıl boyunca yılda ortalama yüzde 6'nın üzerinde bir büyüme hızıyla başı çekecekler. Sahra Altı Afrika ülkeleri de çok geriden takip etmeyecek; genç nüfus ve Doğrudan Yabancı Yatırım (DYY) girişleri önümüzdeki 10 yıl boyunca yılda ortalama yüzde 4,5'a ulaşacak bir büyüme hızının yakalanmasına katkıda bulunacak. Geçmişte ekonomiyi politik istikrarsızlığın, emtia fiyatlarındaki dalgalanmaların ve düşük yatırım düzeyinin şekillendirdiği bu ülkelerde, bu seviyede bir büyüme hızına ilk kez ulaşılacağı belirtiliyor. Karklins-Marchay'e göre, reel emtia fiyatlarının oldukça güçlü seviyelerini koruması ve ekonomik politikaların devamlı iyileştirilmesi nedeniyle, Afrika yeni yatırımlara giderek daha çok açılıyor. Çoğu Afrika ülkesinde başta telekomünikasyon ve bilişim olmak üzere ileri teknoloji sektörleri çok hızlı büyüyor ve bu ivme korunacak.
Arap Baharı ile bölgedeki büyüme oranında yüzde 4 artış bekleniyor
Politik istikrarsızlık, kısa dönemde Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki büyümeyi zayıflatacak olsa da, Arap Baharı yapısal reformların devreye alınarak özellikle petrol dışındaki sektörlerde büyümenin önünü açacak bir fırsat sunuyor. Sonuç olarak, bu bölgelerde yıllık ortalama büyüme artışının yüzde 4 seviyesinde gerçekleşeceği öngörülüyor. Ancak gelecek nesiller için nitelikli işler yaratacak şekilde daha çok ülkede sektörel çeşitlendirmeye gidilmesi halinde büyümenin daha çok hız kazanabileceği de belirtiliyor. Petrol ve emtia fiyatlarındaki olası baskılar Güney Amerika'nın büyüme potansiyelini zayıflatmakla birlikte, bölgedeki önemli altyapı ve eğitim yatırımlarının büyümenin hız kazanmasına katkıda bulunacağı da raporda yer alıyor.
Doğrudan Yabancı Yatırımlar (DYY'ler) büyümeye önemli katkı sağlıyor
Doğrudan Yabancı Yatırımların, hızlı büyüyen ülkelerde ekonomiye önemli bir katkıda bulunduğu belirtilen raporda, özellikle Şili, Çek Cumhuriyeti, Kazakistan ve bazı Körfez ülkelerinin yatırımları çekmekte çok başarılı olduğu görülüyor. Bununla birlikte en önemli destinasyonlar hâlâ BRIC ülkeleri ve 2011'in ilk yarısında Çin'e DYY girişi 111 milyar ABD$, Brezilya'ya ise 32 milyar ABD$ seviyesinde gerçekleşmiş. Bu gelişmeler finans piyasalarındaki çalkantılara rağmen DYY girişlerinin oldukça başarılı seviyelerde tutunabildiğini de gösteriyor.
Tahminlere göre hızlı büyüyen ülkeler önümüzdeki yıllarda gelişmiş ülkelerden çok daha hızlı büyüyecekleri için, kendi aralarındaki ekonomik ve ticari bağların gelişmesi sonucunda, Asya ve Güney Amerika'dan Afrika'ya ve hızlı büyüyen diğer ülkelere sürekli DYY girişi olacak ve bu ülkelerdeki altyapı ve teknolojiler gelişecek. Karklins-Marchay'in belirttiği gibi, “Hızlı büyüyen ülkelerin başta Euro Bölgesi olmak üzere gelişmiş ekonomilerdeki büyümenin nispeten zayıf kalacağını dikkate alarak, kendi kaynakları ile – örneğin; girişimciliği teşvik ederek – büyümeyi hedeflemeleri gerekecek. Özellikle Ortadoğu ve Afrika'da genişleyen işgücü ile inovasyon için gerekli olan nitelikleri taşıyan eleman arzı sağlanabilecekse de, aynı zamanda istihdam yaratacak büyüme politikalarının uygulanması da gerekebilecektir.”
Hızlı büyüyen ülkelerde büyümeyi tehdit eden faktörler
Hızlı büyüyen pazarların orta vadedeki görünümü pozitif bir tablo çizmekle birlikte, kısa dönemde büyümenin önemli ölçüde hız kaybedeceği ve 2010 yılındaki güçlü seviyelerinin epey altında gerçekleşeceği öngörülüyor. Newton-Smith'e göre; hızlı büyüyen birçok ülkedeki aşırı ısınma baskıları karşısında, bazı durumlarda bilerek uygulanan sıkılaştırma politikaları neticesinde; ancak bazı durumlarda da dünya finans piyasalarındaki çalkantıların etkisiyle, büyüme hız kaybediyor. Hızlı büyüyen ülkelerde büyümenin yavaşlamasına yol açan çeşitli faktörler arasında, bir çözüm geliştirilene kadar en büyük tehlikeyi arz edecek olan Euro Bölgesi krizi yer alıyor. Krizin daha büyük boyutlara tırmanması halinde, özellikle Avrupa'ya ihracat yapan ülkeler talepteki zayıflamadan ciddi biçimde etkilenecek.
Öte yandan, yatırımcıların Temmuz ayından bu yana risk almak istemedikleri ve portföylerini bu doğrultuda yönlendirdikleri gözlemleniyor. Likidite kısıtları ve Avrupa bankalarının uluslararası ölçekte kredi vermekten kaçınmaları hızlı büyüyen ülkeler için kaygı uyandıracak riskler. Bankaların sermayelerini güçlendirmek için varlık satışına gitmeleri ve kredi musluklarını kapatmaları hızlı büyüyen ülkelere ve bu ülkeler arasındaki fon akışlarını da yavaşlatıyor. Bu gelişmeler de hem ticari faaliyetleri, hem de yatırımları olumsuz etkileyebilecek.
Rapora göre, Euro Bölgesi bankalarının tetikleyeceği bir kredi sıkışıklığı Doğu Avrupa'daki işletmeler için ciddi bir tehlike arz ediyor. Çünkü bu işletmelerin kullandıkları kredilerin dörtte üçünü Euro Bölgesi bankaları sağlıyor. Tahminlere göre kredi sıkışıklığı bazı Doğu Avrupa ülkelerini durgunluğa sürükleyebilecek.
Karklins-Marchay'in ifadesiyle: “Hızlı büyüyen pazarlarda kısa dönemli büyüme potansiyelinin dünya piyasalarındaki çalkantılar nedeniyle daralmasına ve Euro Bölgesi'ndeki gelişmelerden de ayrıca etkilenilebileceğine rağmen, 2013–2014 döneminde yüzde 6,5 seviyesinde ve gelişmiş ekonomilerinkinin çok üzerinde bir büyüme hızının yakalanacağı öngörülmektedir.”
Daha uzun dönem daha büyük bir potansiyel vaat ediyor
Hızlı büyüyen pazarların büyüme potansiyeli önceki tahminlerin gerisinde kalmakla birlikte, uzun dönemli resim çok daha olumlu görünüyor. Son yıllarda yakaladıkları büyüme hızlarının keyfini sürdürmek isteyen ülkelerin kendi ekonomik kaynaklarından yararlanmaya çalışmaları gerekecek.
Karklins-Marchay sözlerini şöyle tamamlıyor: “Hızlı büyüyen ülkelerin uzun dönemli görünümleri çok parlak bir resim çiziyor ve bu resme fırsat gözüyle ve heyecan duygusu olmadan bakmak mümkün değil. Bu ekonomilerin birçoğu gelişmiş ekonomilerden çok daha dirençli, bu da global şirketler nezdindeki cazibelerini artırıyor.”
Yorum Yaz