İspanya'yı krize mortgage borçları götürüyor!
İspanya bütçe açıklarını uzun yıllar ortalamasının ötesine ilk kez uluslararası platformlarda 2011 yılında duyuruyordu
İspanya bütçe açıklarını uzun yıllar ortalamasının ötesine ilk kez uluslararası platformlarda 2011 yılında duyuruyordu. Krizin ilk yıllarında bütçe açığı ve geçen 5 yılın su yüzüne çıkardığı bankacılık krizlerinin ardındaki saik incelenirse şu temel noktalara ulaşılıyor.
1) 2000 yılı sonrasının İspanya'sında, oldukça ciddi boyutlu bir gayrimenkul balonu oluşmuştu. Yıllık kira gelirleriyle evlerin brüt piyasa değerlerini karşılaştıran oran 2006/4Ç sonunda 110 zirvesine erişmişti. Krizin belirsizlikleri dışında çok daha önemli bir anormallik yaşıyordu İspanya. Krizin ardından koca 4 yıl geçmiş, 2011 yılına gelinmişti; oysa 2006/4Ç zirvesinde, 1971-2000 ortalamasına göre %136 tırmanmış oran, sadece %26 gerilemişti. Balonun aşırı boyutları karşısındaki %26'lık düzeltim, oldukça mütevazi kalıyordu. Herkesin kafasında iki temel belirsizlik gizlenemiyordu. Balon ne kadar süre devam eder ve maliyeti ne olur?
Ne kadar sürede balonun sönüp sönmeyeceği bir yana, maliyetin Euro Bölgesi'nde ve ardından küresel ölçekte bulaşıcı etkileri hesaplanamıyor. 2010 verilerinde İspanya'nın aşırı konut stoğu 380 milyar Euro ve GSYİH'nin %37'si düzeyinde. İrlanda ya da İngiltere örneğine kıyasla mortgage balonunun düzeltimi İspanya'da çok daha sınırlı yaşanıyor. Gerekçe, İspanyol sahil şeridine duyulan yoğun ilgi böylece, krize rağmen fiyatlarda beklenen düzeltim gelmiyor.
2) İspanya ve İtalya Almanya karşısında oldukça belirgin bir dış ticaret pazar yitimi bulunuyor. 1997-2007 döneminde reel efektif kura göre birim işçilik maliyeti İspanya da %11, İtalya da %9 değerleniyor. Almanya'da ise %14 geriliyor. 1995-2011 döneminde İspanya ve İtalya GSYİH'sinin %25'ini ihraç ediyor. Almanya ise GSYİH'sinin %45'ini ihraç ediyor.
3) Almanya ve Japonya'nın da mortgage borçları, yerel kaynaklarla finanse edildi. Oysa İspanya için dış kaynak finansmanı öne çıktı. Bu durum küresel güvensizlik algılarına olan kırılganlığı artırdı. Nitekim 2011 verilerinde net uluslar arası yatırım pozisyon açıkları GSYİH'nin %10.4'ü kadar açık verdiler.
Sonuç pek te şaşırtıcı değildir; zira İspanya, krizin ilk günlerinden itibaren ne makroekonomik büyüklüklerini normalleştirmiş, ne de gayrimenkul balonunu patlatabilmiştir. Gayrimenkul sektörünün kreditörü bankacılık sektörünü unutmayalım: Gayrimenkul balonuna karşı 2007-2011 dönemini yetersiz kalan kriz önlemleriyle geçiren İspanya, bütçe açığı sorununa ek olarak yüksek tahsilat sorunlarıyla boğuşmaktan bitkin düşmüş bir bankacılık sektörü ile karşı karşıya kalır. Kriz bu kez de kendi sorunu yaratır. Euro Bölgesi'nin geç karar alma mekanizması bir kez daha etkilidir; bu İspanya'nın bankacılığını zayıflatmak misyonunu üstlenmiştir. Kriz yönetiminde etkili otoritelerin kararsızlıkları, yaraları her krizde derinleştiren rol üstleniyor. Kriz konjonktüründe ekonomiler için bankacılık sektörü, futboldaki kaleci gibidir. Kırmızı kartla oyun dışı kaldığında takım, orta sahadan atışlara dahi dur diyemeyecek bir defansla baş başa kalır. Bu durunda maçı kazanmak da bir mucize olur.
Levent Alkan/Dünya
Yorum Yaz