Siemens'in Londra'da açtığı The Crystal, çevreci bina olmasıyla dikkat çekiyor!
Geleceğin kentleri için kentsel gelişim merkez Siemens'in Londra'da açtığı The Crystal sadece çevreci bir bina olmasıyla değil, yarının şehircilik altyapılarının gerektirdiği teknolojiler için Ar-Ge çalışmalarının yapıldığı ve geleceğin şehirlerini kurmak için gereken kolektif zekanın geliştirildiği bir merkez olarak geleceğe uzanıyor
Siemens ilk sürdürülebilir kentsel gelişim merkezini, The Crystal adıyla 19 Eylül 2012'de Londra'da açtı. Siemens'in Londra'da açtığı The Crystal sadece çevreci bir bina olmasıyla değil, yarının şehircilik altyapılarının gerektirdiği teknolojiler için Ar-Ge çalışmalarının yapıldığı ve geleceğin şehirlerini kurmak için gereken kolektif zekanın geliştirildiği bir merkez olarak geleceğe uzanıyor. The Crystal, devasa etkileşimli sergisinden liderlik konferanslarına kadar, şehir hayatını ve sürdürülebilirliği iyileştirmeye yönelik teknoloji ve çözümler hakkında herkesi bilinçlendirmeyi amaçlıyor.
Londra'nın Newham bölgesindeki tarihi Royal Victoria Docks'ta yer alan The Crystal, konferans merkezi, kentsel diyalog platformu, teknoloji ve inovasyon merkezini tek bir yapıda topluyor. Kristal biçimindeki bina; politik karar mekanizmalarıyla altyapı uzmanlarını ve halkı, şehirlerin ve altyapıların geleceği için uygun konseptleri belirlemek için bir araya getirecek. Bu misyonunu destekleyen tematik bir unsur olarak The Crystal'ın temelinde, dünyanın sürdürülebilir kentsel gelişime odaklı en büyük sergisi yer alıyor.
2 bin metrekarelik alana kurulan sergide, yaşam kalitesini artırırken, şehirleri daha sürdürülebilir ve çevreyle dost hale getiren mevcut altyapı çözümleri sunuluyor.
Siemens Yetkinlik Merkezi uzmanları, The Crystal'da yarının şehircilik altyapıları için gereken teknolojilere yönelik Ar-Ge çalışmalarını gerçekleştiriyor.
Ayrıca, Siemens'in Altyapı ve Şehirler Sektörü projelerinin de The Crystal'da koordine edilmesi planlanıyor.
Bina, bütün bunların ötesinde Siemens'in gelecek vizyonunun stratejik bir bileşeni olarak büyük resme yerleşmiş bulunuyor.
The Crystal'ın açılış töreninde konuşan Siemens Başkanı ve CEO'su Peter Löscher; dünya ekonomisinin işlemesini sağlayan ana unsur olan şehirlerin, çevreyi fazlasıyla etkilediğine değinerek, "Gezegenimizin gelişimi, şehirlerin gelişimine bağlı olarak iyiye veya kötüye gidecek. Kentsel geleceğe baktığımızda, The Crystal'ın geniş yelpazede fırsatlar ve somut çözümler sunduğunu görüyoruz" dedi.
The Crystal, 300 milyar euroluk pazara ışıldıyor
Bir buçuk yıla yakın süren inşaat aşamasıyla tamamlanan The Crystal, İngiltere'nin başkentine mimarisiyle göz alıcı bir yapı ve dünyanın en yeşil binalarından birini getiriyor. Siemens'in yaptığı 35 milyon Euro'luk yatırımla hayata geçirilen, tasarımını Wilkinson Eyre Architects'in yaptığı The Crystal; 270 koltuklu oditoryumu barındırıyor.
Dünyanın dört bir yanında şehirlerin su kaynakları, enerji şebekeleri, ulaşım sistemleri ve bina altyapıları için yatırımda bulunduğunu belirten Siemens AG Yönetim Kurulu Üyesi ve Altyapı & Şehirler Sektörü CEO'su Roland Busch, "Sadece bizim pazarımızın 300 milyar euro hacmi mevcut. Bu büyüyen pazarda, The Crystal müşterilerimizle olan iletişimimizi güçlendirecek.
The Crystal, Altyapı ve Şehirler Sektörünün vitrini, iletişim noktası ve beyni olacak" diyor. Altyapı ve Şehirler Sektörü, yaklaşık 87 bin çalışanıyla kentsel bölgeler ve altyapılar için sürdürülebilir teknolojiler geliştiriyor.
Toplamda 6 bin 300 metrekare alana yayılan The Crystal, enerji verimliliğinin de sembolü haline geldi. Benzer ofis binalarına oranla yüzde 50 daha az enerji tüketen ve doğaya yüzde 65 oranında daha az karbondioksit salımı yapan binada, ısıtma ve soğutma ihtiyaçları yenilenebilir enerji kaynaklarıyla karşılanıyor. Yeşil elektriği sağlayan fotovoltaik sistemin yanı sıra, yağmur suyu da kullanım amaçlı depolanıyor.
BREEAM ve LEED uluslararası enerji verimli bina değerlendirmelerinde, The Crystal'ın en yüksek sonuçları alması ve dünyadaki en yeşil tesislerden biri olduğunu tescillemesi bekleniyor.
The Crystal, derhal aktif rolünü üstlendi Şehirler için daha iyi bir gelecek oluşturma endişesi taşıyan herkese hitap eden The Crystal, paylaşımlı bir sürdürülebilir gelecek için diyaloga zemin oluşturuyor: Şehirlerde nasıl yaşıyoruz, onları nasıl daha çekici hale getirebiliriz, çevre hassasiyetini ekonomi ve yaşam kalitesiyle nasıl Tarihe dayanarak geleceğe uzanıyor The Crystal, çok kesimli bir şehir dünyası vizyonunun izlerini taşıyor.
Kristal biçimindeki yapı, sürdürülebilirliğin farklı boyutlarını ve şehir hayatının karmaşasını sembolize ediyor. The Crystal'ın Londra için de tarihi ve kültürel bir referansı mevcut. The Crystal Palace, 1851 yılında gerçekleştirilen ve sanayi devrimi sonrası en yenilikçi teknolojilerle ziyaretçilerini büyüleyen Great Exhibition'a ev sahipliği yapmıştı. O dönemin mühendislik mucizesi olan ışıltılı cam ve demirden inşa edilen yapı, aynı zamanda The Crystal için de esin kaynağı oldu.
Siemens'in Londra'da açtığı sürdürülebilir kentsel gelişim merkezi The Crystal, mega şehirler için doğru çözümleri ve ekosistemi buluşturuyor.
Kamu yöneticilerini, şehirlerin karar mekanizmalarını, şehir planlamacıları, mimarları ve altyapı uzmanlarını bir araya getiren The Crystal, ayrıca yerel topluluklar, uluslararası ziyaretçiler ve her seviyede eğitim gruplarına da açık bulunuyor.
Açılış töreninin ardından, The Crystal iki konferansa ev sahipliği yaptı. 20 Eylül'de UN Habitat programı Şehir Liderleri için Kentsel Planlama Konferansı'nda belediye karar mekanizmaları ve şehir planlamacılar bir araya geldi.
21 Eylül'de ise gelecek odaklı Dijital Hayat Tasarımlı Şehirler Konferansı Hubert Burda Media sponsorluğunda akıllı şehirler vizyonu ve sürdürülebilir kentsel gelişim için sorulara yanıt aradı.
Sürdürülebilir şehirler: geleceğe yapılan yatırım Şehirlerin sürdürülebilirliği, 21. yüzyılın en önemli küresel sorunlarından biri. Dünya nüfusunun yarısından fazlası, küçük semtlerden mega şehirlere kadar, kentsel bölgelerde yaşıyor.
2050 yılına kadar kentsel nüfusun, insanlığın yüzde 70'ine ulaşması bekleniyor.
Bu süreçteki büyük zorluk ise, şehirler dünyadaki enerjinin yüzde 75'ini tüketirken, sera gazının yüzde 80'inin de kaynağını oluşturmasında yatıyor, iklim değişiklikleriyle mücadelenin sonucunu şehirler belirleyecek.
Bu nedenle yaşanan çevreyi sadece yaşayanlar için değil, gelecek nesiller ve dünyanın çok çeşitli ekosistemleri için de daha verimli, daha temiz ve daha yaşanabilir hale getirmek büyük önem taşıyor. The Crystal, devasa etkileşimli sergisinden liderlik konferanslarına kadar, şehir hayatını ve sürdürülebilirliği iyileştirmeye yönelik teknoloji ve çözümler hakkında herkesi bilinçlendirme amacıyla bu konuda önemli bir rol oynayacak.
Bu binanın yaratılmasına katkıda bulunacağı vizyonun, mega şehirlerin sürdürülebilirliği için gereken üç ayaklı yönetim oyununun başarıya ulaşmasında oynaması gereken rol şu anda tam olarak algılanması zor olan bir önem taşıyor.
Mega şehirlerde dengeli büyüme mutlak zorunluluk Geleceğe yönelik faydaları aşikar olan The Crystal ile Siemens'in oynayacağı rol, çok da basit olmayan bir oyunu adresliyor.
Geleceğin sürdürülebilir şehirlerinin önündeki yegane sorunlar çevre ile ilgili değil. Mega şehirlerde altyapıları inşa etmek ve bunların bakımını sağlamak, büyük ve genellikle artmakta olan nüfusun çok daha büyük olan ihtiyaçlarını sağlamak kritik sorunlar olarak ortaya çıkıyor. Bunları sağlıklı bir şekilde karşılamak için bu hizmetler ve çözümlerin sağlanmasıyla ilgili tarafların üç önemli ve birbiri ile içiçe geçmiş unsur arasındaki dengeyi oluşturması gerekiyor.
Bu unsurlar, rekabetçilik ya da şehrin diğer şehirler karşısındaki rekabet gücünü korumak ve artırmak ile yaşam kalitesi ve çevre olarak sıralanıyor. Burada orkestrasyonu sağlayacak önemli gücü, yönetişim oluşturuyor. Mega şehirlerin globalleşmenin geçit noktaları olmaları ve insan, emtia, bilgi ve paranın akışındaki önemli vasıta işlevi görmeleri bu yerleşim alanlarının sağlıklı gelişmesini sadece yerel bir konu olmaktan çıkarıyor.
Ancak benzer biçimde bu mega şehirlerin ülkelerinin hasılasına yaptığı katkının büyüklüğü ulusal hükümetlerin de bu konuda hassas olmasını zorunlu kılıyor.
Mega şehirlerin bu nüfusuyla orantısız büyüklükteki katkısı, geçen 10 yılda dünyanın gayrisafi hasılasının beşte birinin 10 büyük şehirde üretilmesine işaret eden araştırmalar ile açıkça ortaya çıktı.
Munich Re'nin yaptığı bir araştırmaya göre, Japonya nüfusunun yüzde 28'inin barındığı Tokyo, ülkenin gayrisafi yurtiçi hasılasının (GSYİH) yüzde 40'ını oluştururken, Fransa nüfusunun yüzde 16'sına ev sahipliği yapan Paris'in Fransa'nın GSYİH'sindeki payı yüzde 30 idi.
Gelişmekte olan ülkelerdeki durum, gelişmiş ülkelerdekinden çok da farklı değil. OECD ülkelerinin geneline bakıldığında, bu ülkelerin çoğunda büyükşehirler, ülkenin ortalamasına oranla daha yüksek kişi başına gelir, daha yüksek çalışan verimliliği düzeyleri ve daha yüksek büyüme oranları ile ortaya çıkıyor.
Ülkeleri içinde öne çıkmalarını sağlayan bu özellikleri, mega şehirlerin global arenada rekabet edebilme gücünü de üst düzeye çıkararak ülkelerinin ekonomik planlarında dikkat çekici birer oyuncuya dönüşmeleri durumunu yaratıyor.
Fırsatlar da meseleler de artık çok daha büyük Böyle olunca, mega şehirlerle ilgili konuların da daha büyük ciddiyetle ele alınması gerekiyor. Bu şehirlerin yatırım çekebilmek için modern ve verimli altyapılara sahip olması gerekiyor. Ulaşım konusunda, kara ve demiryollarının entegre olduğu; liman ve havaalanlarının bunlarla bütünleştiği bir sistemin kurulması mega şehrin canlılığını koruyabilmesi için insan vücudundaki damarların sağlığı kadar önemli.
Verimli ve özellikle nitelikli işgücü, modern bilişim teknolojileri ile desteklenen bir iş hayatı altyapısının neler sağlayabileceği Hindistan'ın yarattığı offshore iş potansiyeli ile çoktan kendisini kanıtladı ve daha fazlasını yapabilir. Temel servislerin kalitesi ise, bu tabloda çoğunlukla daha az dikkat çekici olmasına karşın hayati öneme sahip.
Barınma ve eğitimden elektrik ve su tedarikine kadar birçok etken, mega şehirlerin büyük ölçekli ve iyi yapıldığında fark yaratan servisleri.
Bütün bunların üzerinde sağlıklı bir iş ortamının yükselmesi gerekiyor.
Mega şehirlerin yarattığı büyük fırsatlar, küçük ölçekte bazen dikkat çekmeyen birçok sorunu bile dev canavarlara dönüştürme gücüne sahip. Bu dünyada doğru yolu bularak ilerlemekten başka çözüm yok. Doğru soruları sorup gerekli yanıtlara ulaşmaya dayanan bir iş felsefesi ile bu alanda hizmet veren Siemens, The Crystal ile doğru yolun aydınlatılmasında daha büyük bir misyon üstleniyor.
Bir bakışta The Crystal
• The Crystal yaklaşık olarak 18 metre yüksekliğe, 45 metre genişliğe ve 88 metre uzunluğa sahip.
• 6 bin metrekarelik The Crystal alanının 3.500 metrekaresinde bina konumlanıyor. Toplam alan 6.340 metrekareden oluşuyor ve sergi alanı bunun 2.060 metrekaresini kaplıyor. Ofis bölümü de benzer bir alanı teşkil ediyor.
• Ocak 2011'de başlayan inşaat, Temmuz 2012'de tamamlandı.
• Siemens, The Crystal için 35 milyon Euro yatırım yaparak, sürdürülebilir şehirleşme ve sürdürülebilir şehirlerin gelişimi için farkındalık oluşturulmasına uzun vadeli bağlılığını gösterdi.
• The Crystal, şehirlerin geleceği ile ilgili dünyanın en büyük sergisini ve 270 kişilik oditoryumu bulunan bir konferans merkezini barındırıyor.
Ayrıca sürdürülebilir kentsel gelişim alanında uzman olan Siemens Yetkinlik Merkezi ekibinin ofisleri de burada bulunuyor.
• The Crystal'in ofis alanı, metrekare başına yılda ortalama 83 kWh kullanacak şekilde tasarlandı. Bu değerler, benzer ofis binalarından yüzde 50 daha düşük.
• Tesisteki yenilenebilir enerji üretimi göz önünde bulundurulduğunda, metrekare başına yılda 23 kg olması beklenen karbondioksit salımları benzer ofis binalarından yüzde 65 daha düşük salım gerçekleştirecek.
• Tamamıyla elektrikle çalışan binada güneş enerjisi ve yer altı ısı kaynaklarının kullanılmasıyla(ground-source heat pumps) güç üretiliyor. Bina içerisinde hiçbir fosil tabanlı yakıt kullanılmıyor.
• The Crystal'in çatısını üçte iki oranında kaplayan PV panelleri, binada kullanılan elektrik enerjisinin yüzde 20'sini üretiyor.
• Yağmur suyunu toplayarak kullanan binada ayrıca tek bir damla su bile ziyan edilmiyor, tamamı yeniden kullanıma alınıyor.
Fortune
Yorum Yaz